Aile Şirketlerinin Gücü

Aile şirketleri iş hayatındaki profesyonelleri genelde korkutsa da esasen başka avantajları da beraberinde getirirler. Her şeyden önce aile şirketleri adı üstünde ailedirler. Bu şirketler bir aile tarafından sahiplenilmiştirler. Bu sahiplenilmeyi şirketin DNA’sında rahatlıkla görebilirsiniz. Sıkı sıkıya sahip çıkarlar o şirketin geleceğine. Bu özelliği ile çok ortaklı halka açık şirketlere kıyasla zorluklar karşısında hemen kapıya kilit vurmak yerine kurtarmanın yollarına bakarlar. Aile şirketlerinin gücü yadsınamaz.

Aile şirketleri bunun gibi pek çok daha avantajı bünyesinde barındırır. Bu videoda bu avantajların neler olduğunu anlatıyorum.

Satış Tekniklerinin Temeli

Bu kalemi sat bana klişesi. Bu soru adaylara şirketlerine satış temsilcisi yada satış mühendisi alacak İK temsilcilerince zaman zaman sorulur. Peki bu sorunun cevabının altında yatanı gerçekten anladık mı? Anladıysak dahi uyguluyor muyuz? Satışın temelinde bir soruna çözüm vardır. İşte bu kalemi sat derken de bunun cevabının hangi sorunu çözdüğü önemlidir.

Tüm satış tekniklerinden önce bu videoda anlattığımı yapmıyorsanız, başarılı olma şansınızı azaltıyorsunuz.

Hedef dediğin nedir ki?

 

Hedef, üzerinde renkli yuvarlak çizgiler olan daire şeklinde bir tahta. Elinizde de bir ok var ve onun ortasına isabet ettirmeye çalışıyorsunuz. Google görsellerde arayın, karşınıza bundan çok farklı bir şey çıkmayacak. Bu mudur hedef? Hedef dediğin ulaşılmak zorunda olan nokta mı?

Hem evet, hem hayır. Anlatayım.

Hayata yeni adım atmış bir gencin en büyük fayda göreceği şey, bir hedefinin olmasıdır. Bazen ailesinden kendine bir kurulu düzen kalacak gençlere hedeflerini sorduğumda “Kendimi yetiştirip ailemin işinin başına geçeceğim.” cevabını alıyorum. Bence bu bir hedef değil. Bu, sadece şu an gitmekte olduğu yolun bir sonraki kaçınılmaz durağı. Zira tarih, sıfırdan başlayıp kendinden misli misli fazla imkanlara sahip olanları ezip geçenlerle doludur.

Alışkanlığımdır nerede sohbet edecek bir genç bulsam, çocuklara “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorulduğu gibi “Hedefin ne?” diye sorarım. Düşünün ki herhalde Büyük iskender 22 yaşında yola çıktığı zaman “Bir yere gidelim de neresi olursa olsun.” dememiş. Bu arada İskender’in hocasının da Aristo olduğunu unutmamak lazım. İskender öldüğünde bilinen dünyanın neredeyse çoğunu fethetmiş ve Cengiz Han’dan sonra yüzölçüm olarak en büyük imparatorluğunu kurmuştu.

Tabi ki herkesin Büyük İskender olmasını beklemek mantıksız olur. İş hayatının ilk yıllarında, 40 yıl sonraki hedefi görmek kolay değildir ama sonunda nereye gideceğini bilmeden hareket etmek de gelişmenin önünde bir çeşit engel teşkil eder. Bu durumda bir hedef yok diye hedef düşünerek boş gezinmenin de bir manası yok.

Bazen hayat, hedefi bize bir ilham şeklinde sunabilir. Çok duymuşuzdur 40 yaşına kadar bir mesleği yürütüp, 40 yaşında kendine “Ben ne yapıyorum?” diye soran, mutluluğu başka yerde arayanları. O yüzden bir gencin bir hedefi yoksa dahi onun yerine koyacağı bir şeyler olmalıdır. Daha doğrusu bir gün o ilham geldiğinde, o ilhamdan esinlenerek harekete geçmek için hazırlıklı olmak gerek. İşte bir hedefimiz henüz yoksa dahi yapmamız gereken şey, şimdiden hazırlanmaya başlamaktır.

Kişi en nihayetinde belirli bir olgunluğa eriştiğinde, belki 30 yaşında belki 40 yaşında kendini daha iyi tanıyor. O yüzden yaptığı tercihler ve aldığı kararlar da bu yönde oluyor. Öyleyse bu hazırlığın ilk aşaması kendini tanımaya çalışmaktır.

Bu genç ondan sonra kendine şunu sormalı: “Bu yeni tanıdığım ben, ne konularda kendini daha rahat, daha huzurlu, daha başarılı olabilecek gibi hisseder?”. Bu soruya vereceği cevap ile de kendini geliştirmelidir. Bu gelişim içerisinde kitaplar, kurslar, eğitimler, alınacak koçluklar, mentorluklar, gözlemlenecek ve örnek alınacak kişiler, tanışılacak yeni insanlar, belki meditasyon, bir hobi, müzik aleti, sanat dalı olabilir.

Yani zamanını boşa harcamadan bilinçli ve sistematik bir şekilde çalışma, bu çalışma için de güzel alışkanlıklar edinip, hayatını bir düzene sokma, bir gencin hedefine ulaşmasında fayda sağlayacak şeylerdir.

İşte o genç, bir gün gelip de “Ben hayatımda şunu yapmaya karar verdim.” deyip de hedefine yöneldiğinde dolu dolu, becerikli bir birey olmuştur. Artık hedef ne olursa olsun, o hedefe varmak için ihtiyaç duyulacak araçların önemli bir kısmı hazırdır.

Boş Zaman Yönetimi

Boş zaman gibi gözüken anların boşa harcanabileceği düşünülmemeli. Lakin boşa giden her an hayatımızdan gitmektedir. Hepimizin boş zaman yönetimi yapmaya ihtiyacımız var. Yoksa diğer türlü boş olan zamanlarda hiç bir şey yapmamayı düşünmek demek en değerli olan şeyin, zamanın boşa harcanması demek olur.

Düşünün ki her gün boşa harcadığınız, mesela toplu taşıma ile işe gidip geldiğiniz toplamda bir saatiniz olsun. Ayda ortalama 22 gün, yılda yaklaşık 264 gün içerisindeki 264 saati boşa harcıyorsunuz demektir. Yazık değil mi onca boşa giden zamana? Gün içerisinde değerlendirebileceğiniz boş anları keşfedin ve o zamanları kullanın. Buna boş zaman yönetimi denir.